Ben ne büyük bir sersemlikle baktım varlığıma,
Ne büyük bir yanılgıyla eğildim
Tavan arasındaki tanrıyı görmeden,
Dumanı tüten bacaların ucuz mucizesinde.
Ay ışığını önüme alıp deli taylar gibi koşmak istedim düşlerimin peşine,
Yadırgadım yerimi.
Kendi enkazımdan başka bir yerim olmadı.
Sığamadım kendime, kendi içime.
Beni bir deli sandılar,
Zarif ihanetlerin, bozuk paraların,
Şehrin kibirli ağrılarının kölesi olanlar.
Oysa zamanım yoktu kendimi savunmaya.
Susturdum ağzımı, kimse duymasın diye;
Kapattım yaralı dudaklarımı
Ve susturdum kibirli caddelerin uğultusunu.
Ve işte o gecenin koynunda öldüm ben.
Hiçbir dal, hiçbir kök,
Hiçbir akarsu atamayacak içinden
Benim o geceye yazdığım ölümü.
Atamayacak gecenin damarlarına sinmiş yazgımı.
Bir gün birileri ölümü üstlenirse,
Benim gölgem sürülecek masaya
Bir tek bakır akçe niyetine.
Olup bitenleri
Hiçbir dua, hiçbir ezgi,
Hiçbir vakit anlatamayacak yere göğe.
Hiçbir damar, hiçbir beden
Tutamayacak içinde beni.
Bütün hoşnutsuzlar saklayacak
Ölümümden kopmuş kırpıntıları.
Geriye ne kalırsa bırakıyorum ardımda,
Kırıntılar olarak gidiyorum artık ben
Geceyi sırtlanmışım sırtıma;
Geceyi, kanayan bir mühür gibi,
Geceyi, sonsuz bir sürgün gibi,
Geceyi, insanlardan korunmak için.
Bütün yorgunlukları, yolculukları,
Yokluğumdan kalan son parıltıyı
Kalbimde saklayarak,
Göğsümde kilitleyerek,
Gidiyorum artık ben.
EMRAH KAPLAN - İZMİR
Yorumlar
Yorum Gönder