Vurdular güvercinleri.
Uçup gittiler bilinmeyen diyarlara.
Kimse ağlamıyor artık ardlarından.
Acı, kan ve gözyaşıyla dolu bir dünyayı
Yüzüstü bırakıp uçtular.
Huzur kalmamış, sevgi, merhamet kalmamıştı.
Saf bir çıkarcılık ve
Simsiyah bir nefretle dolmuştu
Yer ile gök arası.
Çocuklara göre değildi buralar,
Göç etmeliydiler.
Kimsenin canlarını acıtmayacağı,
Uzuvlarını bombalarla parçalanmayacağı,
Açlık ve susuzlukla işkence etmeyeceği
Öte diyarlara gitmeliydiler.
Kendilerini seven analarını babalarını
Ve kardeşlerini ve dedelerini bırakmak zorunda kaldılar.
Nasılsa çok geçmeden onlar da
Arkadan yetişecekti kendilerine.
Uçtular.
Zarifçe kanat çırpan,
Havayı incitmeden süzülen güvercinler gibi…
Artık ağlamayacaklardı.
Aksine sonsuz nimetlerle sarmalanacaklardı.
Açlık çekmeyeceklerdi, susuzluk da.
En sevdikleri meyveleri ellerini uzatınca alacaklardı.
Göklerin merhameti yağacaktı üzerlerine.
Lakin kimseler görmüyordu bu mesut sonu…
Zannediliyordu ki
Zalimin, katilin, kan içicilerin, cümle şeytanîlerin
Yanına kalacak bu fani ve değersiz dünya.
Yanılgıları içinde debelenen
Deforme olmuş insan soyu,
Yapıp etmelerinden sorulmayacak sanıyor.
En büyük aldanış da bu değil miydi?
Mühlet verildiği için
Geciken karşılık gelmeyince
Hiç cezası olmayacak zannetmek
Akıl almaz bir aldanış!
ŞÜKRAN HEKİMOĞLU TAŞDELEN | DİYARBAKIR / SİLVAN
Yorumlar
Yorum Gönder